Bunalırız bazen içinde yaşadığımız hayattan ve yaşı yoktur bu bıkkınlığın. Kendimizi arayıp bulmak, bir şeyler üretmek, kendimiz için yeni amaçlar keşfetmek isteriz. Bir şeyler başarmak ve kanıtlamak isteriz hayattaki varlığımızı tüm benliğimizle. Kendimize ve çevremizdekilere…
‘’ Benim de vardır iyi olduğum alanlar’’
‘’ Ben de başarabilirim’’
‘’ Ben de varım burada, benimle de ilgilensenize! ‘’
Kaçıştır bence spor. Düşüncelerimizden, evdekilerden, rahat yatağımızdan, stresten, kendimizden…
Naz Köklü ben. 19 yaşındayım ve yaklaşık 12 yıldır ben de bu kaçışın elçisiyim. 1. Sınıfta voleybolla başladı spor serüvenim. Tuğçe Hoca beni dans kulübünden alıp voleybol ile tanıştırdı. O andan itibaren de hayatıma giren başka hiçbir şey beni voleybol oynamak, spor yapmak kadar mutlu etmedi. Öyle çok ünlü kulüplerde oynamış müthiş bir sporcuyum sanmayın. Ama voleybolcuyum demeye ve bununla övünmeye yetecek kadar içindeydi hayatımın. Peki kim konuşuyordu bizi? Okul koridorlarındaki ergen yaşantımız hariç kiminle yapıyorduk sporun sohbetini? Hangi birimiz biliyorduk gerçekte ne kadar yetenekli olduğumuzu? Defalarca deplasmana gittim, İstanbul 2. si olduğumuz zamanlar da oldu ama okul sayfalarında 3-5 satırdan fazla yer tutmadı hikayemiz. Bunu değiştirmek istedim. Biz de konuşulalım, bizim de röportajlarımız boy boy dergilerde yazsın istedim. Biz de anlatalım sporla nasıl tanıştığımızı. Birileri gerçekten okuyor mudur diye düşünüp küçük heyecanlar yaşayalım istedim. Bu nedenle de dijital bir dergi çıkarmaya karar verdim.
Tie Break World…
Mola verelim istedim. Mola verelim ve biraz da daha önce merak etmediğimiz şeyleri merak edelim. Yıllardır spor yapan, çeşitli tanınmış/tanınmamış kulüplerde oynayan, milli forma giyen bizleri merak edelim istedim. Eşitliği bozmak için oynanan oyun anlamına gelir tie break. Ben eşitsizliği bozmak istedim. Her sporcuyu konuşalım gerektiği kadar, hakkıyla.