Tie Break World - Ekim 2021

Bildiklerini Unut Mutluluk nedir? “Bir topun peşinden koşmaktır.” Sahi, topunun peşinden koşan bir köpeğin coşkusu değil mi bizim de yakalamaya çalıştığımız? Ya da küçücük bir kağıt parçasıyla oynarken keyiften kendinden geçen Sünger Bop gibi olmak istemez miyiz? İsteriz isteriz ama böylesine basit sebeplerden sevinç duymak için fazla büyüğüz, yapamayız. Yapamayız çünkü bir amaç olmadan topun peşinden koşamayız, bir kağıt parçasıyla uzaya çıkamayacağımızı biliriz. Çünkü biz her şeyi biliriz. Biz mi? Biz dediğimiz de kim? Biz işte; bize öğretilen her şey, yani zihnimizin susmak nedir bilmeyen kalabalığı. Zihin bizim için faydalı bir araç. Sorun, bu araç bizi yönetmeye başladığında orta çıkıyor. Zihnimizi kontrol edemiyor, susturamıyor, her söylediğine inanıyor, hayatı onu gölgesinde deneyimliyoruz. Bir ağaç gördüğümüzde adı neydi diye düşünüyor, onun ihtişamını hissetmeden boş gözlerle bakıyoruz. Onun bir adı yok ki o sadece var, adını sorsanız cevap verebilir mi? Kendimizi zihnimizle öylesine özdeşleştiriyoruz kibedenimizden ve içsel varlığımızdan bütünüyle uzaklaşıyoruz. Hiç unutmuyorum, bir öğrencime vücudunu hissetmesi için yönlendirme yaparken “hissetmek için düşünmene, gözünü açıp bedenine bakmana gerek yok” dediğimde “ama düşünmeden nasıl hissedebilirim ki” diyerek isyan etmişti. Sporcu açısından baktığımda zihin ve beden farkındalığının ne denli önemli olduğunu görüyorum. Özellikle rekabetçi sporcuların üzerindeki kazanma baskısı oyundan zevk alma şansını ortadan kaldırabildiği gibi zihin ve beden de için büyük bir meydan okuma oluşturabiliyor. Spor sağlıkla kol kola gider gibi gözükürken sporcularımız “gerçekten” ne kadar sağlıklı acaba? FUNDA AŞKINOĞLU

RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=